IŞİD ve Suriye’de yaşananlar kafamı bir hayli karıştırdı. Gerçekte neler yaşandığını bilmek ve sebeplerini anlamak çok güç. Eskiden beri medyamız belli güçlerin kontrolünde, kendilerine uluslararası ajanslardan geçilen haberleri konjonktürün gerektirdiği şekilde yontarak ve yorumlayarak bize aktarırdı. Şimdi ise bu çok daha belirgin ve rahatsız edici. Aynı olayların birkaç ay içerisinde bir o türlü bir bu türlü aktarılmasından dolayı haberlere güvenim kalmadı.
Irak-Şam İslam Devleti veya Islamic State veya الدولة الإسلامية veya başka dillerde başka isimler. Ölen on binlerce insana, ülkemiz hükümetinin bas bas bağırmasına rağmen Batı medyası hiç umursamamıştı IŞİD’i ve Suriye’de yaşananları. Ne zaman ki James Foley, Steven Sotloff ve David Cawthorne Haines IŞİD tarafından infaz edildi, herşey bir anda değişti. AK Parti destekli medya daha önce IŞİD haberlerini verirken nötr bir ton kullanırken, idamlardan sonra birden düşman kesildiler. Hatta IŞİD terörünün vahşetini dallandıran budaklandıran özel programlar hazırlar oldular. ABD’de ikamet eden Fethullah Gülen bile IŞİD’i öldürülen gazeteciler üzerinden lanetleyen bir yazıyı beş farklı Amerikan gazetesinde yayınladı (link). ABD medyasında kendine yer bulamayan Suriye haberleri manşetten verilir oldu.
Daha da garibi ise, IŞİD öcü yapan, uzaylı yapan ABD medyası PYD’yi, PKK’yı ve peşmergeleri kahraman gibi gösterir oldu.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meşhur terimi “algı operasyonu” bu olsa gerek. Birkaç hafta içerisinde Batı medyası ve onu takip eden Türk medyası IŞİD’i yok edilmesi gereken bir tehdit olarak göstermeyi başardılar.
Peki ya gerçek nedir?
Adeta bir sinema filmi oynuyor gibi. IŞİD büyük bir başarıyla Suriye ve Irak’ta çok önemli bölgelerin yönetimini ele geçiriyor. Savaştıkça büyüyor, büyüdükçe savaşıyor. Birçok yerde Sünnî halkın desteğini de yanına alarak, kurumlar oluşturuyor ve devletleşiyor. IŞİD için her şey çok güzel giderken, karşısında alt edebileceği dişine göre düşmanlar varken ve dünyanın geri kalanı pek de umursamazken, IŞİD elinde aylardır rehin tuttuğu ABD’li ve İngiliz gazetecilerin idamına karar veriyor ve bu kararı uyguluyor. Bu infazların görüntülerini de bütün dünyaya gösteriyor. Yine aylardır elinde tuttuğu Türk rehineleri ise – sebebini belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz – salıveriyor. IŞİD böylece bütün Batı dünyasını karşısına almayı başardı, adeta kendi bacağına kurşun sıktı. Peki IŞİD’i yöneten insanlar, sözde halifeleri, komutanları vs. bunu göremeyecek kadar basiretsizler miydi? Esad rejimine karşı savaşırlarken muhalif kimliğiyle dünyanın sempatisini kazanan bu örgüt, bu gazetecileri neden öldürdü? Neden doğrudan Obama’yı hedef alan açıklamalar yaptı? Neden adeta gel ey Amerika, havadan yağdır bize bombalarını diye adeta yalvardı?
Anlamak mümkün değil. Ortadoğunun ateşi giderek kızıyor, harlanıyor. Din adına, bu dinin mensupları ölüyor, mahvoluyor. Mezhepler arasındaki ayrılık derinleşiyor, düşmanlık şiddetleniyor. Zavallı ülkemiz ise bugün eski düşmanımız PKK veya PYD ile kolkola savaşmaya hazırlanıyor. Sayın Bakan Yalçın Akdoğan televizyonlara çıkıp “Ey PKK! Kandil yan gelip yatma yeri değildir” diye açıklamalar yapıyor. IŞİD sayesinde PKK ve PYD meşrulaşıyor.
Önümüzdeki aylarda neler olacağını kestirmek imkansız gibi. Esad gitti gidecek diyen Dış İşleri Bakanımız bugün Başbakanlık koltuğuna geçeli aylar oldu, Esad hala yerinde. Büyük şaheser “Stratejik Derinlik”in müellifinin öngöremediğini benim öngörmem beklenemez herhalde…
Bir öngörüm var ama. ABD IŞİD’i kullanarak Türkiye’yi sıkıştırmaya hazırlanıyor. ABD IŞİD’i lanetlerken, PYD’yi ve tabii PKK’yı yüceltiyor, meşrulaştırıyor. ABD güdümlü bir Kürt devletinin temelleri atılıyor. Tam da cumhuriyetimizin 91. yılını kutladığımız günlerde, ABD baskısıyla peşmerge askerleri topraklarımızdan geçerek Kobani’ye gidiyor. Peşmerge askerleri “Biji Serok Obama” (Yaşasın Başkan Obama) sloganlarıyla karşılanıyor. Kürtler ABD’nin Ortadoğu’daki yeni müttefiki olma yolunda hızla ilerliyor. Türkiye ise giderek etkinliğini kaybediyor…
Bu karanlık tabloya rağmen uzun vadede ibrelerin yeniden ülkemiz lehine döneceğini düşünüyorum. Yaşananlar kısa vadeli pazarlıkların sonucudur. Kürtler geçmişte olduğu gibi Amerika tarafından yine kullanılacak ve yine yarı yolda bırakılacaktır. Türkiye ise en önemli bölgesel güç olduğunu tekrar kanıtlayacaktır.